Sen Gittin Gideli

İstisnasız herkesin öve öve bitiremediği meşhur Napoli romanlarını okumadan önce gizemli yazar Elena Ferrante’nin “Sen Gittin Gideli” kitabını mutlaka okumak istiyordum. Ve nihayet okudum. Öncelikle şunu söyleyeyim bir dönem Elena Ferrante kimdir, nedir,kendini neden saklar olaylarına kafa yormak, bir yerlerden bişeyler okumak benim için başlı başına epey ilginç ve keyifliydi. Özellikle Napoli romanlarına olan merakımı da başlattı fakat ben yazarı daha çok diğer kitaplarıyla tanımak istedim. Bu nedenle ilk hedefim “Sen Gittin Gideli” oldu. Napoli romanları için beklentim zaten oldukça yüksekti şimdi bu kitabı okuduktan sonra daha da yükseldi iyi mi. Merak ettiğime ve okuduğuma değdi. Kesinlikle iyi ki diyorum!

Kitap boyunca beraber sürüneceğimiz Olga, yıllardır gayet iyi giden bir evliliğe sahip olduğunu zannederken çok sevdiği kocası tarafından aniden terk edilir. İlk başlarda bunun gelip geçici bir süreç olduğuna kendini inandırmaya çalışsa da durumun ciddiyetinin karşısında iyiden iyiye kendini kaybetmeye başlar. Bu olayın nedenini-nasılını bulmaya çalışırken kocasının kimin için evi terk ettiğini bilememek de Olga’yı ayrı bir delirtir -ki öğrenince de apayrı delirecektir. Böyle gerçekçi ve etkileyici bir anlatıyla karşılaşacağımı beklemiyordum. Olga’nın hem çevresiyle hem de çocuklarıyla olan iletişimi günlük hayatının nasıl bir noktaya geldiği öylesine derin işlenmiş ki okurken kitaba çakılıp kalmamak imkansız. Çekip giden kocasının ardından iki küçük çocuk ve bir köpekle kalakalan Olga’nın olanları anlamlandırma çabasını, dibe çöküşünü, çırpınışlarını soluksuz okudum. Çok güzel bir kitaptı…

“Nisan ayında, bir öğle yemeğinden sonra, eşim beni bırakmak istediğini söyledi. Bunu biz sofrayı kaldırırken, çocuklar yan odada her zamanki gibi kavga ederken ve köpek radyatörün yanında her zamanki gibi mışıl mışıl uyurken yaptı.”

 

Sen Gittin Gideli, kocası tarafından terk edilen ve iki çocuğuyla birlikte ayakta kalmaya çalışan Olga’nın hikâyesini anlatıyor. Olga kocasının ani kararının ardından, hayatın bütün sorumluluklarını tek başına sırtlanmak zorunda kalır. Bu çalkantılı dönemde kocasıyla, çocuklarıyla ama en çok da kendisiyle yüzleşir. En basit işler bile büyük sorunlara dönüşürken, Olga, yaşadığı büyük üzüntü ve hayal kırıklığının üstesinden gelmeye, dahası akıl sağlığını korumaya çalışır.

Ferrante’nin kaleminin gücüyle okur da Olga’ya soluksuz eşlik ediyor, onun dibe vuruşuna ve orada hayata tekrar tutunmasına tanık oluyor.

“Elena Ferrante, şaşırtıcı ölçüde güzel ve cüretkâr, istisnai güçte bir roman veriyor bize.” – IL MANIFESTO –

“Bu romanı baştan sona bir günde bitirdim; okumaya ara vermek için kendimle verdiğim mücadele, bir yüzücünün su üstünde kalabilmek için dalgalarla boğuşması gibiydi. Sen Gittin Gideli bu dünyaya ait değil.” – ALICE SEBOLD – (Tanıtım Bülteninden)

Yorum bırakın